TARIK TUFAN/ VE SEN, KUŞ OLUP GİDERSİN...

Yayınevi: Profil
Yayınladığı yıl: 2004
Sayfa sayısı: 128
Puanım: 10/10
ARKA KAPAK
"Önceden söyleyebilecek bir sözüm yok... Söylenmesi gereken ne varsa söylemeye çalıştım. Bu benim gibi biri için çok kolay değil. Bir çırpıda anlatmaya çalıştım her şeyi. Durup düşünürsem anlatmaktan vazgeçebilirdim.
Bazı şeyleri, anlatmaktan ötürü de pişman olacağımın farkındayım.
İnsan, duygularının apaçık bir biçimde başkalarınca bilinmesini istemez sonuçta.
Bir öykü kahramanı olmanın rahatlığına bırakıyorum kendimi..."
İçinde gül yaprakları sakladığım,
ilk Tarık Tufan kitabımdan merhabalar. Gerçi şuan elimde ikincisi var. Onu yazmadan önce
bana beni anımsatıp başka bir ben katan “ve sen, kuş
olup gidersen’i” es geçemedim. Zira yeri, oluşturduğu hissiyatı, hediye eden kişinin
özelliği
yazarı/kitabı benden bir parça haline getirdi.
Yazarımız kitabın adında
Cahit Zarifoğlu’nun “Sen Kuş Olur Gidersin Bir Trenle” şiirinden
esinlendiğini belirtiyor önsözden önce. Merak edenler
için diğer
paylaşımım
bu şiir
üzerine olacak. İsimsiz başkarakterimiz hatta belki yazarımız hayatına şimdisinden
başlayıp,
haleti ruhiyesini tanımladıktan sonra geçmişini anlatmaya başlıyor. Olaydan çok durum içeren roman
havasında ilerliyor. Anlatan kişi gerçekçi bir melankoli içinde ve günümüz
dünyasını çözmüş ondan iğrenmiş kendiyle yaşama mücadelesinde bir adam. Tüm kaybolmaların
içinde hem bilen hem kınayan hem yaşayan… Aykırı bir adam. Düşünüyor,
konuşuyor,
yanlışları
dile getiriyor. Asil bir yalnızlık içinde. Bu kadar yalnızlık ruhsal
sıkıntılara, depresyona yol açıyor tabii. Arada karşısına çıkan yaşlı, bilge adam hepimizin mahallesinde hatta
sokağında
bulunan ama konuşma şansı vermediğimiz karakter bile hayatımızın içinden. Babasının
terk ettiği, annesine düşkün, arada nezarethaneye giren, evli kadın
Suzan’a aşık enteresan ama fazlaca içimizden bir adam.
Tüm bu olaylardan sonra intihar ediyor ve hastanede yatıyor belli bir süre. Eve
döndüğünde
kendisiyle olmak isteyen Suzan(Lola)’ı geri çeviriyor ve kuş
kafesi yapan bir adamın yanında çalışmaya başlıyor her kuşun kaçmasına olanak sağlayarak…
Kitabın kabaca özeti bu
olsa da 127 sayfaya koca bir insanı sığdırmış Tarık Tufan. Kendimden bir şey
bulduğum
değil,
kendimi gördüğüm bir kitap. Kaybolduğumuz
bu kirli dünyada, anlatılanlar hayatımızla aynı olmasa bile sorulan sorular,
aranan cevaplar aynı. Kitabın sonuyla başıyla vermek istediği
mesaj basit olana gitmektir belki de…
Dünyaya karşı baktığınız pembe gözlükleri atıp okuduğunuzda
gerçeğin
buz gibi soğuğuyla yüz yüze kalacaksınız, yüzünüzden akan
gözyaşları
bile silmeye yetmeyecek gerçekleri yalanlamaya. Ve belki aynı sayfada ağlamış
olacağız
insanlığa…
“Kirpiklerine
kırlangıçlar konsun” sayın okuyucu. Güzel okumalar..
#AHMET KAYA- HEP SONRADAN
#BAHADIR SAĞLAM-
ASİ
GÖNLÜM
#EMRE AYDIN- BU KEZ PEK BİR
AFİLLİ
YALNIZLIK
Yorumlar
Yorum Gönder